yedik
YEDIK


2. Dunya Savasinda 2 yahudi almanlara esir olmustur.Bunlardan biri digerine kendilerine ne yapacaklarini sorar.O da baslar anlatmaya "
2 ihtimal var ya bizi oldururler yada esir kampina yollarlar.
Oldururseler sorun yok kampa gidersek 2 ihtimal var ya kursuna dizilriz ya da gaz odasinda olduruluruz.
Kursuna dizilirsek sorun yok gaz odasina gidersek 2 ihtimal var bizden ya sabun yaparlar yada kagit.
Sabun yaparlarsa sorun yok kagit yaparsalar 2 ihtimal var ya gazete kagidi oluruz yada tuvalet kagidi.
Gazete kagidi olursak sorun yok tuvalet kagidi olursak iste o zaman boku yedik".

ÖRDEK GECIYORDU
*** Temel bir gün gölde balık avlamaktadır.Yanına
jipiyle bir adam yaklaşır.Ve Temel'e: -çok derin
mi ağabey göl?
Temel: - Yok kurban geçer senin jip .
Ve sonra jip batar ve adam açılan kapıdan güç bela
kurtulur,soluğu Temel'in yakasında alır: - Hani
gerçerdim ulan ölüyoduk bee!
Temel: - Ne bileyim ben, demin bir ördek geçiyordu
valla boynuna geliyordu..

 

HANIM
ÇOCUGUN ISTIKBALIYLE OYNAMA
*** Pek saf bir karı koca çocukları olmadığı için üfürükçü bi hocaya
gitmişler. Hoca büyü için hanımla ilişki kurmam gerek demiş.
 
Hafifçe ilişkide çocuk memur olur, biraz ilerletirsem mühendis olur,
tam ilişkide doktor olur demiş.
 
Çok şaşıran ama çaresiz kalan karı koca düşünmüş taşınmış, çocuğumuz olsunda memur olsa da olur demişler.
 
Hoca kadını içeri almış. Soyunmasını söylemiş. Hoca
kadının çok güzel olduğunu görünce kendini kaptırmış.
 
Kadın hocanın tam ilişkiye geçmeye çalıştığını görünce
telaşla "aman hoca efendi biz memur istiyorduk" demiş.
 
Kendinden geçen hoca gürlemiş:
"çocuğun istikbaliyle oynama be kadın!"
 
 
TUBORG MU  EFES MI
 
*** Körkütük bardan çıkan sarışın tenha ev yolunda sızar kalır. Sabaha doğru işe giden azgının biri bunu öyle yatar görünce niyetini bozar ve bu niyeti bozma ile de kalmaz. İşini bir güzel bitirdikten sonra da vicdan azabı duyup sarışının cebine bir yirmilik koyar.
 
Nihayet öğleye doğru kendine gelen sarhoş kadın şöyle sağını solunu yoklar ve cebinde ki parayı bulur. Doğru koşar
tekelciye,
"Bana yirmi milyona bira ver der."
"Hangisinden olsun!"
"Önemli değil ya... Tuborg olsun."
 
Bir torba birasını alan kadın tekrar eski yerine döner. İçer, içer ve olduğu yerde tekrar sızar kalır. Saatler sonra tekrar evine dönen o azgın adam bunu yerinde hala uyur görür ve niyetini tekrar bozar. İşini bitirdikten sonra da yine vicdan azabına düşen adam sarhoşun kadının cebine yine bir yirmilik koyar.
 
Sabaha kadar deliksiz uyuyan sarhoş kadın, sabah geç vakit kalktığında cebinde yine para bulur. Koşar doğru Tekelciye. "Ver bana yirmi milyona bira, der.
 
Kadını tanıyan Tekelci, "Tuborg mu olsun yine", diye sorar.
"Yok yauu... der, kadın. Tuborg içmekten bi tarafım ağrıyor. Efes ver bana, Efes
 
IKI TOP DAHA VAR
 
bir gun unlu bir ulkenin prensesinin dadisi prensesin 16 yasinda adet gordugunu anlar ve ona: bugune kadar sana herseyi ogrettim. son kalan seyi bugune saklamistim.kizim bir kizin en onemli hazinesi bekaretidir.onu koru.o cok hassastir yere dusersen bile patlayabilir der.
 
kiz epey ciddiye alir. bir gece sarayda verilen baloda bir genc prensesi dansa kaldirir. kiz dans ederken ayagi kayar ve duser .aniden oglana:eyvah kizlik zarim yirtildi der. oglan pic ya anlar kizin korpe oldugunu. efendim ben terziyim dikebilirim der. goturur kizi odasında bir guzel diker.
 
prenses dikis islemini cok sevmistir gece boyu sirekli gidip-gelip kendini diktirir. oglanin hali kalmamistir. prenses son kez birdaha isteyince: uzgunum efendim ama iplik kalmadi der.
 
prenses haykirir: yalanci,yalan soyluyorsun ben gordum orda iki top daha vardi!
 
DERSLER BITTI HEPSIINI EVLERİNE GÖNDERDİM
 
*** Delileri uçağa bindirmişler, bir şehirden ötekine naklediliyorlardı.Ama o kadar çok gürültü yapıyorlardı ki, sonunda pilot dayanamadı, uçağı ikinci pilota teslim ederek içeride ne olup bittiğini görmek istedi.
 
Deliler uçakta hep bir ağızdan bağırıp çağırıyorlardı.Baktı, en başta, bir deli, ötekilere uymamış, akıllı, uslu oturuyordu.
 
-Sen neden bağırmıyorsun? diye soracak oldu.
 
Adam :
 
-Ben bunların öğretmeniyim, diye cevap verdi.Onlarda benim öğrencilerim.Şimdi teneffüsteler de onun için ses çıkartmıyorum.
 
Pilot, çaresiz yerine döndü. Bir süre geçti.Bir an geldi ki sesler büsbütün kesiliverdi.
 
Pilot:
 
-Aman çok güzel! diye sevindi.Herhalde kendinin öğretmen olduğunu sanan deli, ötekileri derse almış olsa gerek, diye düşündü.
 
Ama dakikalar geçiyor, arkadan hiç bir ses seda çıkmıyordu.Pilot biraz daha bekledikten sonra merak etti.Gidip bakmak istedi.
 
Bir de ne görsün! Uçağın kapısı açık ve içeride öğretmenden başka kimsecikler yok değil mi!
 
Dehşetle sordu :
 
-Öğrencilerin nerede?, diye...
 
-Dersler bitti.Hepsini evlerine gönderdim!
 
 
 
 SOYADLARI
 
Amerika'da mahkemede yargıç, tanık kadına kaç çocuğu olduğunu
sordu.
Kadının "on" demesi üzerine ise, on çocuğunun da adlarını sırayla
söylemesini istedi.
 
Tanık kadın, yargıcın dediğini yaptı ve on çocuğunun da adlarını yaş
sıralarına göre söyledi:
David, David, David, David, David, David, David, David, David ve de
David...
 
Yargıç bu kez merakla sordu:
On çocuğunuzun onunun da adları David mi?
 
Kadının "Evet" yanıtından sonra ise daha da meraklanarak yeniden
sordu:
Peki çocuklarınız bahçede oynarken onları içeri nasıl çağırırsınız?
 
Kadın bu soruyu gülümseyerek yanıtladı:
Ben yüksek sesle bir kez 'David' diye bağırırım, bir anda
Onu birden eve gelir.
 
Yargıç yine meraklandı:
Peki, yemeğe nasıl çağırırsınız onları?
 
Tanık kadın yine gülümsedi:
Yüksek sesle bir kez, 'David yemek hazır... Haydi sofraya'
derim,çocuklarımın onu birden sofrada yerlerini alırlar...
 
Yargıç merakını bir türlü giderememişti.
"Peki..." diye sordu bir kez daha. İçlerinden yalnızca birine bir şey
söylemek istediğinizde ne yapıyorsunuz?
 
Tanık kadın bu soruyu da kolaylıkla yanıtladı:
"O zaman soyadlarıyla çağırırım...
 
 
HER YUKE GELEN ESEK
 
Daha askerliğini bile yapmadan evleneceğim diye tutturan oğlunu ikna edemeyen baba en sonunda oğlunu yanına alıp köyde kız istemeye gider..
 
- Hüsmen aga benim oğlan kızınla evlenmek istiyor..
 
- Başlık isterim..
 
- Ne vereceğiz ?
 
- Beş tane altın bilezik,beş tane iyi sağılan inek ve bir de her yüke gelen bir eşek isterim..
 
- Eşeği zaten yanımda getirdim..diğerlerini de evlendikleri gün veririz..
 
 
                  BORU YETMEDİ
Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şey ikram etmek için biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır.
 
Soba yerden 1 m kadar yukarda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar. Kimyacı, adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş,böylece daha kolay yakmayı amaçlamış. "Fizikçi, "adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş."Jeolog, "burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanın taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangın olasılığını azaltmayı amaçlamış. " Matematikçi, "sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış." Antropolog, "adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş." diyerek görüşünü bildirmiş. Bu sırada ev sahibi içeri girmiş ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sormuşlar. Adam da cevaplamış: "Boru yetmedi."
 
PAZARLAMA
Diplomatın biri, fakir bir adamın yanına gider ve "Oğlunun evlenmesini sağlayabilirim" der.
- Oğlumun hayatına asla karışmam...
- Ama, kız Lord Rothschild'in kızı...
- Haaa! O zaman başka...
Diplomatın ikinci durağı, Lord Rothschild'in yanıdır.
- Kızınız için bir kısmet buldum Lord'um..
- Benim kızım evlenmek için henüz çok küçük...
- Ama, bu delikanlı halihazırda Dünya Bankası Başkan Yardımcısı...
- Bak o zaman başka...
Diplomat, Lord'un yanından ayrıldıktan hemen sonra soluğu Dünya Bankası Başkanı'nın yanında alır.
- Size başkan yardımcısı olarak tavsiye edeceğim, çok iyi bir delikanlı var.
- Şu an zaten ihtiyacımdan çok başkan yardımcım var, gerekmez...
- Ama, bu çocuk Lord Rothschild'in damadı...
- Bak o zaman oldu... Gelsin başlasın...
 
HEDIYE
 
Anaokulunun son gunu kucuk ogrenciler ogretmenlerine hediye verdikleri bir parti duzenler. Cicekcinin oglu ogretmene bir hediye paketi uzatir. Ogretmen paketi yavasca sallar eliyle tartar ve
-"Sanirim bu bir buket cicek.."
-"Dogru.. Nerden bildiniz ogretmenim?"
-"sey, tahmin ettim.. "Siradaki ogrenci sekercinin kizidir. O da ogretmene bir hediye verir. Ogretmen gulumseyerek paketi alir, eliyle tartar ve hafifce sallar:
"Sanirim bu bir kutu cikolata.."
"Aaa, nerden bildiniz ogretmenim?"
"sey, bir tahmin ettim. Tuttu iste..."Bir sonraki hediye TEKEL bayisinin oglundan gelir. Ogretmen paketi alir ama alttan kucuk bir sizinti vardir. Paketi tutarken parmagi islanan ogretmen yavasca parmagini diline surer:
"-Bu sarap olabilir mi?"
"-Hayir ogretmenim!!" diye bagirir cocuk heyecanla ogretmen tekrar sizan yerden bir damlayip armagiyla alip tadina bakar:
"-sampanya oyleyse..."
Daha da heyecanlanan cocuk 
"HAYIR Ogretmenim!!"Ogretmen sizintinin bir daha tadina bakar:
"-Tamam.. Pes ediyorum, bilemeyecegim. Nedir bu?"
Cocuk neseyle haykirir:-
"Bir kopek yavrusu!.."
 
 
CİN ALİ
 
Bir gün Cin Ali, öğretmenine giderek dersten sonra kendisiyle görüşmek istediğini söyledi. Öğretmen kabul etti ve sordu:
-Sorun nedir Ali ?
-Ben bu sınıfın düzeyine göre fazla zekiyim. Bir üst sınıfa geçmek istiyorum.
 
İstek konusunda bilgi verilen Müdür Cin Ali'ye bunun için bir testten geçmeyi isteyip istemediğini sordu.
Cin Ali tereddütsüz  kabul etti ve test başladı.
-Söyle bakalım Ali: 3X4
-Oniki
-Peki 6X6
-Otuzaltı Müdür bey
-Japonya'nın başkenti
-Tokyo
 
Ve test bir saat sürdü, Cin Ali hiç hata yapmadı. Test sonunda Ali'nin öğretmeni de soru sormak istedi. Ali ve Müdür bu isteği kabul ettiler.
Öğretmen sorulara başladı:
-İneklerde dört tane, ben de iki tane olan nedir ?
-Bacaklar öğretmenim!
-Doğru! Peki; senin pantalonunun içinde olup, benim pantalonumun içinde olmayan nedir ?
Müdür bu soruya çok şaşırır...
- Cepler öğretmenim.
-Kadınların tüylerinin en kıvırcık olduğu yer neresidir.
Velet tereddütsüz yanıt verdi:
-Afrika'dır öğretmenim.
-Yumuşak olup, kadınların ellerinde sertleşen nedir?
Müdür gözleri faltaşı gibi açılmış tam konuşacakken Ali yanıtladı:
-Tırnak cilası.
-Peki... bekâr bir kadına göre evli kadında daha geniş olan nedir ?
Müdür kulaklarına inanamıyordu...
-Yatak öğretmenim.
-Vücudumun en nemli yeri neresidir ?
-Dil öğretmenim.
 
Nefes nefese kalan Müdür testi bitirmeye karar verdi ve:
- Değil bir üst sınıfa, ben bunu doğrudan üniversiteye göndereceğim.
  Çünkü ben bütün sorulara yanlış cevap verdim !!!
 
 
UYKU SORUNU
İki arkadaş yıllar sonra karşılaşır. Birinin saç sakalı birbirine karışmış.
Gözlerinin feri sönmüş.
Bitkin halde. "Bu ne hal" der öteki.
"Sorma" diye dertli dertli başlar, bitkin olanı. "Uyku sorunum var."
" Erken yat. madem."
"Sorun da orada başlıyor zaten. Saat sekizde uykum geliyor. Yatağa
yatıyorum. Hemen gözlerim kapanıyor. Kapanır kapanmaz da kendimi koca bir
TIR'ın direksiyonunda buluyorum. Zeytinburnu'nundan yükü sarıyorum.
Bakıyorum Edirne'deyim. Geç oradan Bulgaristan'a. Sofya'da mal indiriyorum.
Yeni malı yüklüyorum, aynı hızla, gene Zeytinburnu'na geliyorum ki, sabah
olmuş. Turşu gibi kalkıyorum yataktan. Bu, her gece böyle."
"Aaaa" der arkadası. "Benim bir ruh doktoru arkadaşım var. Kartını vereyim.
Bir dene, belki faydası olur."
 
Adam doktora gider son bir ümitle. Doktor uzun uzun dinler. Sonra anlatır:
"Bu gece Zeytinburnu'ndan çıktığında, Florya'daki benzin
seni
bekleyeceğim, sorunu da çözeceğim, merak etme."
 
Adamin pek aklı basmaz ama, uykuya dalar dalmaz, malı yükleyip yola çıkınca,
Florya benzin istasyonunda doktora sahiden rastlamaz mı?. Durdurur TIR'ı..
Doktor yanına gelir.
"Tamam" der. "Senin yolun bu kadar. Bundan ötesi bana ait. Hadi in."
Adam TIR'dan iner. Ondan sonra ve o günden sonra, artık rahat rahat uyur ve
yeniden , sağlığına kavuşur.
Birkac hafta sonra, bu defa o, uzun zamandır görmediği bir arkadaşına
rastlar. Bakar tıpkı kendi eski hali. Bitkin zavallı. "Hayrola" der.
"Vallahi uyku sorunum var" der, öteki. "Gece sekizde uykum geliyor,
yatıyorum. Bei süper manken. Sharon, Claudia, Cindy, Naomi, Laetitia!.
Sabaha kadar onu giyip öbürünü çıkartıyorlar. Defile üstüne defile. Üstelik
giydirip soymak ta benim işim. Yani keyifli olmasına keyifli de, bittim
birader. Çıldırmak üzereyim."
"Tesadüfe bak" der, bizimki. "Benim de benzeri bir sorunum vardı. Bir doktor
tavsiye ettiler, gittim. Bir seansta çözdü. İste kartı, bir de sen dene."
Bir hafta sonra iki arkadaş tekrar karşılaşır. Bitkin adamın hali eskisinden
beter.
"Ne oldu yahu? Gitmedin mi benim doktora?" der, bizimki.
"Gittim gittim. Gitmez olur muyum?.. Bu halimin sebebi O zaten. Senin de,
doktorunun da Allah layiğınızı versin!.."
"Ne oldu yahu, anlatsana. Alamadı mı kadınları senden?"
"Daha ne olacak?. Senin doktor benden kadınları aldı almasına da. Altıma bir
TIR verdi. Her gece Zeytinburnu-Sofya gidip gelıyorum

SENİ ASLA UNUTMAYACAGIZ
 
İki komşu kadın hafta sonu kocaları olmadan yemeğe çıkmışlar.

Yemekten sonra bara falan derken sabaha doğru iyice sarhoş eve
yürümeye başlamışlar. İyice sıkıştıklarını farketmişler AMA etrafta
tuvalet falan bulamamışlar. Bir mezarlığın yanından geçerken biri
- Hadi şurada yapalım kimse görmeden_!
Başka çare de yok, korka korka girip bir kenarda işlerini
bitirmişler.
Temizlenmek için bir şey bulamadıklarından biri külodunu çıkarıp
kullanmış, diğeri eve böyle dönemem diye oradaki çelenklerden düşmüş
bir bandı alıp kullanmış.
Sabah kocalardan biri uyanıp karısını donsuz olarak sızmış görünce
telefona sarılıp öbürünü aramış:
- Yahu biz fena boynuzlandık galiba. Karım eve sabaha karşı ve donsuz
olarak dönmüş...
- Sen gene iyisin , bizimkinin kıçına "seni asla unutmayacağız" diye
bir de kart yapıştırmışlar..
 
  • SURELER
    •  12 Eylülöncesi Karslılar ile Erzurumlular birbirlerine giriyor, Kars'a giden yolcu otobüslerini bile durduruyorlar...Durdurulan otobüslerden birinde bir delikanlı,
    •  Karslı akranını sorguya çekiyor, güya dinle ilgisini soruşturacak...
    • ele Ayat-ül Kürsi'yi ohu baham gardaş!Karslı:Ağabey oni bülmürem, istersen gulhü'yü ohiyim!
    • Haydi onu oki!Karslı okumaya başlayınca, Erzurumlu dışarıda bekleyen birine seslenir:
    • Zeçi ağabey, hele bir dinle, bakah gulhü'yü doğru ohir mi?

     VERDİKÇE VERİYOR HEY GÜZEL ALLAHIM

  • Adamın birine sayısaldan büyük ikramiye çıkıyor.Karısına bile
    söylemiyor sabaha karşı ikramiyeyi almak için Ankara'ya yola
    çıkıyor . Tam Elmadağ'a gelmişken bir telefon. Arayan kayınbiraderi
    -Nerdesin enişte ?
    -dışarıdayım hayırdır.
    -Çabuk eve gel
    - n'oldu ? çok mu acil
    - hemen gel ablam
    • - yoksa hasta mı ?
    • - yok sizlere ömür
    • telefonu kapattıktan sonra adam koltuğa yaslanıp demiş ki " ey güzel
    • Allah'ım, verdikçe veriyor, verdikçe veriyor
    .
    AFYON KAYMAĞINDA
     
    KALİTE BİZİM İŞİMİZ
     
    AFYONKARAHİSARA UĞRADIĞINIZDA
     
    Afyon Kaplıcalarının şifalı sularına girmeden,
    İhsaniye-Ayazin (Metropolis) bölgesi, Sandıklı Akdağ -Tokalı Kanyonu, İscehisar'daki Peri Bacalarını görmeden,
    Afyon Arkeoloji Müzesi, Ulu Cami, İmaret Cami, Afyon Kalesini gezmeden,
    Kaymaklı ekmek kadayıfı yemeden,
    Bayat'ın kök boyalı kilimleri ve Dazkırı'nın ipek halısından almadan

    DÖNMEYİN
     
    Bugün 6 ziyaretçi (9 klik) kişi burdaydı!
    Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
    Ücretsiz kaydol